18.02.2015 Karadenizde İstikbal Gazetesi
Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir’in vefatından sonra 13 Ağustos 634 tarihinde İslam Devletinin başına halife olarak seçildi. Hz. Ömer’in hilafetine itiraz eden olmamıştır. Hz. Ömer halife seçilince, Hz. Ebu Bekir’in başlattığı geleneğe uyarak ilk hutbesini okudu. Günümüz Devlet yönetiminde bu geleneğe “Balkon Konuşması” denilmektedir. İlk hutbesinde:
“Mümin çekingen bir deveye benzer. Binicisinin kırbacına maruz kalmamak için, onun reflekslerini daha önceden anlar ve ona tam itaat eder. Ben, Kabe’nin Rabbine yemin ederim ki, bu ümmeti en doğru yola yönelteceğim.”
Hz. Ömer’in kısa ve çok şümullü bu konuşması, üzerinde düşündüğümüzde onun idareciliğinin ipuçlarını kavrayabiliriz…
Hz. Ömer döneminde Kufe şehrinin kuruluşunu gerçekleştiren Sa’d b. Ebi Vakkas, şehri kurduktan sonra kendisi içinde bir köşk inşa ettirir. Medain’deki Kisranın köşkünün kapısını da söktürerek kendi köşkünün kapısına taktırır. Haber Hz. Ömer’e ulaşınca, Muhammed b. Mesleme’yi Kufe’ye göndererek
“Kufe’ye git. Sa’d’ın köşkünün kapısına odun yığdır ve ateşe ver. O köşkü tamamen yak. Sonra da benim mesajımı Sa’d’a ver. Başka bir şey söyleme.”
Basra şehri de bu dönemde kurulmuştur. Dönemine göre planlı ve programlı inşa edilmiş şehirlerdir…
Hz. Ömer döneminde fetih hareketleri devam etmiştir. Mısır, Şam, Kudüs, Bahreyn, Derbent, İran ve Horasan bölgeleri feth edilmiştir. Coğrafi sınırlar genişleyince bazı çalışmalar da yapılmıştır. Askeri teşkilat yenilenmiş, ordunun düzenli hale getirilmesi sağlanmıştır. Merkezden uzaklaşıp, sınırlar genişleyince bazı komutanlara doğrudan asker sevk ve idare etme yetkisi verilmiştir.
Bu dönemde ayrıca Müslüman olmayan ahaliden alınan vergiler de düzenlemeler yapılmıştır. Hz. Ömer maliye sistemini geliştirerek yeni doğan Müslüman çocuğa atiye (Doğum parası) vermeyi başlatmıştır. Diğer taraftan çalışma gücünü yitiren yaşlılara da Devlet hazinesinden ücret ödenmesini kararlaştırmıştır. Bu uygulama örneği tarihte ilk emeklilik uygulamasıdır…
İran ve Bizans topraklarının fetih edilmesinden sonra devletin gayri Müslimlerden aldığı gelirler artınca, Hz. Ömer bu gelirlerin Müslümanlara düzgün şekilde dağıtılmasını sağlamak için divan teşkilatı kurulmuştur…
Hz. Ömer Adli teşkilatı da kurmuştur. Valilerden ayrı olarak sadece yargı işlerine bakmak üzere ilk defa kadı tayin eden de Hz. Ömer’dir. Hz. Ömer’in belirli merkezlere tayin ettiği kadılar şunlardır:
Kufe; Şurey b. El-Haris el-Kindi, Mısır; Kays b. Ebil-As es-Sehmi, Medine; Ebu Derda’dır. Bu dönemin tanınmış kadılarından biri de Ebu Musa el-Eşari’dir. Kadılık müessesesi ve tayini noktasında kadı olan Abdullah b. Kays’a gönderdiği bir genelge dikkate şayandır:
“Bismillahirrahmanirrahim, Müminlerin emiri ve Allah’ın kulu Ömer’den Abdullah b. Kays’a. Selamdan sonra. Kaza, muhkem farz ve uyulan sünnettir. Şunu bil ki sana bir dava getirildiği zaman tatbiki mümkün olmayan delillerin faydası olmaz. İnsanlara karşı şahsi münasebetlerinde ve adaletinde, eşit muamele yap ki, kuvvetli senin nüfuzundan korksun, zayıf da adaletine sığınsın. Delil göstermek davacıya aittir. İnkar edene yemin etmek düşer.”
İşte adaletin timsali olmaya hak kazanan Hz. Ömer’in adalet anlayışı. Günümüzde bu düşünceler ışığında hüküm vereceklere ne kadar muhtacız… İslam dininin getirdiği ve insanlara sağladığı eşitlik ilkesi budur…
Hz. Ömer, valileri teftişe özel müfettiş görevlendirirdi. Bu görevi tam güvenini sağlayan Muhammed b. Mesleme’ye verirdi. Muhammed b. Mesleme teftişe gittiği yerlerde aşikare soruşturmayı yürütürdü. Çünkü her bir vatandaşın meselelerini doğrudan Hz. Ömer’e arz etme yetkisi; vardı. Hz. Ömer, mülki amirlerden kaynağı belli olmayan servetin de hesabını da sorardı. Utbe b. Ebi Sufyan’ı Kinane’ye vali tayin etmişti. Fazla servet ile döndüğünü görünce, bunu nereden aldın? Diye sordu. Ticaret yaptığını söyleyince “Devlet memuru ticaret yapamaz” diyerek elinden fazlalık serveti alarak hazineye aktarmıştır…
Hz. Ömer idarecilere karşı ne kadar sert tutum sergiledi ise halka karşı da o derece şefkatli ve merhametli davranmıştır. Bu konuda“Fırat kıyısında bir deve helak olsa, Allah bunu Ömer ailesinden sorar diye korkarım” sözü meşhurdur.
Hz. Ömer kargaşa ve fitneden hoşlanmazdı. Bunun içindir ki halkın küçük gruplar halinde cemaatleşmesini mahzurlu bulurdu. Bu noktada camide yer edinip ibadetle meşgul olanlara rızkınızı nereden temin ediyorsunuz diye sorduğunda; insanların getirdiklerini yiyoruz ve Allah’a tevekkül ediyoruz diyenlere sizler “Mütevekkil değil müteekkillersiniz” (Hazır yiyiciler) diyerek onları camiden dağıtmıştır.
Hz. Ömer devlet idaresi noktasında günümüzde dahi gıpta edilebilecek bir yönetim anlayışı sergilemiştir. Bu durum biraz da Hz. Ömer’in şahsiyetinden kaynaklanmaktadır. Çünkü Hz. Ömer sert mizaçlı olmasına rağmen adalet anlayışında da çok titiz olmasıdır…
İran’ın fethinden sonra Hz. Ömer Hükümdar Hürmüzan’ın bütün servetini ganimet olarak almış ve Müslümanlara dağıtmıştır. Diğer taraftan İran asıllı ve Muğire b. Şu’be’nin kölesi olan ve Ebu lülü olarak tanınan Feyruz adındaki birisi tarafından sabah namazında hançerlenmiştir. Eve gelerek oğlu Abdullah’a katilini aramasını söylemiştir. Şayet ölürse kısas uygulanmasını ölmez ise cezasını kendisinin vereceğini söylemiştir.
Ekim 644 de vefat etmiştir. On yıl altı ay kadar halife olarak görev yapmıştır. Hz. Ömer’in şehit edilmesiyle de İslam tarihinde Müminler arasında sürüp gidecek olan fitne kapısı da kırılmış oldu… Hz. Ömer kendisini hançerleyenin Müslüman olmadığını öğrenince Allah’a dua etmiştir. “Allah’a şükürler olsun ki bir Müslüman kanımdan dolayı hesaba çekilmeyecektir.”
Hz. Ömer hilafeti döneminde birçok ilklere imza atarak günümüzde dahi uygulamadan çekinilen bir çok konuları hiç tereddütsüz uygulamıştır…
www.mehmetbaştürk.com MEHMET BAŞTÜRK